Başkalarının sizi sevmesini beklemeden önce kendinizi sevmeniz gerekir. Bunun nedeni oldukça basittir: Çevremizdeki insanlar ve onların bize olan davranışları aslında bizim birer yansımamızdır.

Bizim gibi olan insanları kendimize çekeriz. Bu yalnızca romantik anlamda değil, fiziksel anlamda da geçerlidir. Hatta metafiziksel olarak da, hayatımız boyunca bu tür insanlarla karşılaşırız.

Her birimizin birbirinden farklı düşünce biçimleri var. Hepimiz dünyaya belli konularda biraz daha farklı pencerelerden bakıyoruz.

Hayatta karşılaştığımız insanlar, bizim inanış biçimlerimizden de etkilenir. Bizimle benzer seçimleri yapan insanlarla tanışırız. Tüm bu seçimlerimiz, değerlerimizin birer yansımasıdır ve her gün kendi içimizde geliştirdiğimiz düşünce sistemlerinin bir parçasıdır.

Birçok insan, kendilerini geliştirme konusundaki motivasyonunu kendileriyle ilgili sevmedikleri konulardan alır. Bunlar yeterlilik, tatminsizlik veya kendine değer vermeme gibi önemli konulardan kaynaklanır. Kişi, kendiyle ilgili değişiklik yapamayacağı nedeniyle kendine ait bazı yönlerden dolayı kendinden nefret ettiğini de hissedebilir. Bu his, üstesinden gelinebilecek bir histir. Öncelikle bu histen arındığınızda başkalarının da sizi sevmesini bekleyebilirsiniz.

Yanınızda olmasını istediğiniz veya yanında olmasını düşündüğünüz insanları aklınıza getirin. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edince bazı insanların neden sizin yanınızda olmadığının size bağlı olan nedenlerini de anlayabilirsiniz.

“Evrendeki herkes, sizin kendiniz de dahil olmak üzere sevilmeyi ve şefkati hak eder..” Buda

Sürekli değişimden söz edilen dünyamızda ve literatürde gelişime odaklanırken kendimizin özünde olan yönleri kabul etmek yerine bunları değiştirmeye baktığımızda hataya düşebiliriz.

Gelişim, ilerleme ve yeni olanaklar için dönüşüme kapıları açmak ayrı bir şey; kendinizle hiçbir değişikliğin sizi tathmin etmeyecek düzeyde olması, kendinize olan sevgi, takdir ve özgüveni zedeleyecek nitelikte olması başka bir şey.

İçeriden kaynaklanan böyle bir nefretin kökleri derinlerde olabilir. Ne kadar çok başarı elde etmiş olursanız olun, kendinizi sevmeyi öğrenmemiş olabilirsiniz.

Peki bunun göstergeleri nelerdir?

  • Sürekli kendinizi savunmak ve açıklamak zorunda hissediyor musunuz? Yaptıklarınız için sürekli özür dilemek durumunda mı hissediyorsunuz? Sorulmasa bile sürekli başkalarına açıklama yapmak zorunda mı hissediyorsunuz?
  • Yaptığınız en ufak hatada dahi dünyayı kendi başınıza mı yıkıyorsunuz?
  • Kusurlu yönlerinizi düşündüğünüzde kendi kendinize öfke mi besliyorsunuz?
  • Sizi en iyi yönlerinizle gören ve kabul eden kişilere aşırı bağlılık duyuyor, bu kişiler gittiğinde ise bu iyi yönleri kendi kendinize gözlemleyemiyor musunuz?
  • Kendi gereksinimlerinizi karşılamak istediğinizde kendinize bencil olduğunuzu mu söylüyorsunuz?
  • Sürekli yıkıcı şeyler mi yapıyor veya özsaygınızı ya da kendinize verdiğiniz değeri yitirmenize neden olacak seçimler mi yapıyorsunuz?
  • Kendi gereksinimlerinizi öncelik olarak görmüyor musunuz?
  • Hayal kurduğunuzda hak etmediğinizi düşünerek kendinizi durduruyor musunuz?

Eğer bunların bir kısmı dahi size tanıdık geliyorsa kendinizle ilgili düşüncelerinizi gözden geçirmeniz gerekir. Kişilerin kendini sevmesi özellikle de varlıklara bağlı olan ve sürekli değişen dünyamızda güç olabilir. Kendi değerimizi ürettiğimiz fikir ve ürünlere göre değerlendiriyor olabilir ki güzel işlere imza atmak güzeldir. Ancak hayattaki gerçek dönüşüm, bu yukarıda geçen alışkanlıklarımızdan vazgeçtiğimizde olacaktır.

Peki bu noktada ne yapmalı?

1. Kendinizi en büyük hatanız olarak görmeyin.

Geçmişte yaptıklarımız, bugünümüzü inşa etmiştir ancak geçmişte yaptıklarımızı yapan biz, aynı biz değiliz. Dünden kalan hatalarımızı kimliğimizle beraber taşıyıp beslemeye gerek yok.

Kimliğimizi buna göre belirlemeye gerek yok. Bunun yerine hayatta en güçlü duruş sergilediğiniz, kendinizle gurur duyduğunuz anlara odaklanın.

2. Kendinizle ilgili kanıtlamak zorunda olduğunuz bir şey olmadığını kendinize hatırlatın. Dünyaya her zaman en iyisini kendinizin yaptığını göstermek gibi bir zorunluluğunuz yok. Başkalarının takdirini kazanmak için bunu yapmak zorunda değilsiniz. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin ve kendinize şefkat gösterin.

3. Karanlığın da değeri vardır. Çektiğiniz acılar, zayıf yönleriniz aslında insan olmanızın bir parçasıdır. Kimse kusursuz değildir. Bunlar da bizim varlığımızın birer parçasıdır.

4. Önemlisiniz. Size değer veren insanlar var. Bunu kendinize hatırlatın.

5. Pozitif yönlerinizin farkında olun ve bunlardan beslenin.

6. Fırsatınız olduğunda seyahatler düzenleyin. Kendi başınıza keşifler yapın. Size heyecan veren şeyleri deneyin.

7. Kendinize mükemmel olmama iznini verin.

8. İnsanlara ve kendinize nazik davranın. Dünyaya güzellik getirecek işlere imza atın.

9. Zayıf yönlerinizin farkına varın. Bunları düzeltmeye çalışın ama kendinizi bir tek bunlara göre tanımlamayın. Bu konuda bir kırmızı çizgi çekin.

10. Sürekli gelecekle ilgili endişelenmekten ve geçmişe takılmaktan ziyade içinde bulunduğunuz milisaniyeleri dahi değerlendirin.