Bazı kişiler hiç başarısızlığa uğramazlar. Böyle kişilerin tutkuları, yenme istekleri yoktur ve kararlı değildirler. Fakat bunu okumakta olan herkes başarısızlığa uğrar. Hem de sıklıkla…
Hepimizin ortak noktası, başarısızlıkları bir kenara koyup hiç yaşanmamış gibi unutma eğilimimizdir. Özgüvenimizi gerçek anlamda zedelemeden önce başarısızlığı geçiştirmek, ağzımızda bıraktığı acı tadı silmek eğilimi gösteririz. Çok geçmeden, en kısa zamanda… Ancak içimizde güçlü ve başarılı olanlar, bu eğilime karşı koyarlar, çünkü daha fazla bilirler. Başarısızlıklarımızı hayatımızın her gününde yanımızda taşırız. Bunu yapmamızın iki nedeni vardır.
Birinci neden, başarısızlığın nasıl öğrendiğimizi göstermesidir. Başarısızlık, bize bir şeyleri farklı şekillerde yapmayı öğretir, daha iyi yapmayı öğretir.
Başarısızlık bize insan olduğumuzu hatırlatır. Bu ilk başta önemsenmeyecek kadar basitmiş gibi gelebilir. Ancak birçok önemli dersin özelliğidir bu.
Başarısızlıkların farkında olmak, empati kurmayı, alçakgönüllü olmayı sağlar ve hatta birçok kişinin sahip olmadığı mizah duygusunu verir. Bu da, her geçen gün işinize açık fikirlerle, kendinizi başkalarının da yerine koyarak yaklaşmanızı sağlar. Bu da onların fikirleri sizinkilerden farklı olmasına rağmen değil; farklı olduğu, onların haklı ya da haksız olduğunu bildiğiniz içindir.
Bu yalnızca küçük yaştaki kişiler için bir ders gibi görülebilir, ancak öyle değildir, her yaştan insan için geçerlidir.
Steve Jobs’u düşünün. Önceleri bugünkü unutulmaz lider konumunda değildi. Apple dönüm noktası niteliğinde bir bilgisayar üretince şirketin ilk on yılı çalkantılı geçmişti ve Jobs’un yönetimi o kadar zehirliydi ki, sonucunda şirketten ayrılmaya zorlanmıştı. Bu, Jobs için güç bir süreçti. Ve kendisine bağlı sonraki kuruluşu NeXT çok büyük oranda yatırım sermayesini kaybetti.
Apple, NeXT’i satın alınca Jobs’u kurucusu olduğu şirkete geri döndürdü, Jobs çok farklı bir adamdı. 11 yıl önce şirketten gönderilen adamdan çok çok daha olgun bir halde, dengeli bir bireydi artık. Görülen o ki başarı da, başarısızlıkla da bu dönüşüme katkı sağlamıştı.
İnsanlar cesaretli olmakla korkusuz olmayı birbirine karıştırırlar. Gerçekte kimse korkusuz değildir. Cesaret ise korkuyla yüzleşebilmek ve yapılması gerekeni ortaya koymaktır. Bazen kazanır, bazen kaybedersiniz. Bunu birkaç kez yaşadıktan sonra ise daha iyi bir hale gelir ve daha başarılı biri olursunuz. Bunu unutmadıkça doğruluğunu göreceksiniz.